MAHYA GELENEĞİMİZ
03 Mart 2024, Pazar 18:56Farsça mah “ay” isminden Arapça “iyye” ekiyle oluşturulmuş, Osmanlıca mahiyye (aylık, aya mahsus) kelimesinin günümüz Türkçesindeki şeklidir. Bir de mahya tanımını şöyle ifade edebiliriz; Osmanlı’da ramazan aylarında çifte minareli camilerin minareleriyle birbirine bağlanan ipler ve kandiller yoluyla yazılan yazılar veya çeşitli motiflere mahya adı verilir. Bu mesleği icra eden sanatçılara da mahyacı denir.
Mahyaların kurulmasındaki usul şöyledir; “Hoş geldin” veya “Merhaba” terkipleri ramazanın yarısına kadar sürer son on beş gün ise veda içerikleri işlenirdi. Her ramazan ayının son gecesi bir kayık resmetme âdeti ise “artık ramazan gidiyor” anlamına gelmekteydi. Mahyacıların oldukça zengin muhtevaya sahip mahya defterleri vardır. Ramazan boyunca yazılacak terkipler ve şekiller bu defterlerde biriktirilirdi.
XVI. yüzyılın sonlarına doğru İstanbul’da yaşayan S. Schweigger mahya anısını şöyle aktarır; “Bu ayda iki minare arasına bir ip gerilir. Buna bağlanan diğer iplere kandiller asılır ve böylece hilal doğmuş gibi bir görüntü yansıtılır. Bu şekilde asılan iki yüzden fazla kandille görkemli görüntüler oluşturulur.”
Onbir aydır gideli bizde çekerdik hicran
Merhaba etti bizimle yine Şehr-i Ramazan.
Bahti(1590-1671)
1588 yılında III. Murad’ın bir tezkire-i hümâyunla mevlid kandilinde Regaib ve Berat gecelerinde olduğu gibi minarelerin kandillerle donatılmasını emretmesi, esasen mûtat olan mübarek gecelerde kandil yakma geleneğine mevlid gecesinin de eklenmesi ve bu geleneğe resmiyet kazandırılmıştır. II. Selim’in mübarek gecelerde camilerin kandillerle süslenip aydınlatılmasını istemesi ve III. Murad’ın anılan tezkiresi Schweigger’in çizimiyle birlikte ele alındığında cami ve minareleri kandillerle donatmanın mahya şeklinde de olabileceği ihtimali akla gelmektedir. Buna göre I. Ahmed zamanında (1603-1617) minareler arasına ilk mahyayı kurduğu rivayet edilen Fâtih Camii müezzinlerinden Hattat Hâfız Ahmed Kefevî’den önce de belki basit bir mahya geleneğinin mevcudiyeti ve minareleri bu iş için uygun olan Sultan Ahmed Camii’ne ibadete açıldığı ilk günlerden beri mahya kurulduğunu söyleyebiliriz.
Donanıp cümle kandil-i menar-ü mescid
Meş’al-efruz-ı meram oldu umumen İslam.
Enderunlu Vasıf
Mahyacılık, Osmanlı’da kabiliyet isteyen bir meslektir. Mahyacılar yılın 11 ayı ramazan için hazırlık yapar ve zaman zaman kendi aralarında yeni motifler bulabilme rekabetine girerlerdi. Mahyacı olabilmek için adaylar imtihana girerlerdi. On bir aylık boşlukta mahyacılardan çırak yetiştirmeleri beklenirdi. Osmanlı’da camilerde bir mahyacı odası bulunur ve bu odada mahyacının mesleki malzemeleri kalırdı. Mahyacılar yatsı namazından evvel işe başlayarak cemaatin namaz sonrasında mahyaları görebilmelerini sağlardı. Ramazan ayının halka ilan edilmesinde de mahyalardan faydalanılmıştır. Hilalin görülmesinin hemen akabinde mahyacılar ve müezzinler haberdar edilerek mahya ve kandillerin yakılması istenirdi. Cami minarelerinde mahya ve kandillerin görülmesiyle ahali ramazanın geldiğini anlardı.
Gönderdi Hüda çün bizi mihman ramazanı
Hoş tutmağa niyyet edelim biz dahi anı.
Zati(1477-1546)
Elektrik teknolojisinin gelişmesi mahya geleneğinin değişim ve dönüşüm süreçlerini hızlandırmıştır. Geleneğin en temel maddesi olan kandiller yerini elektrikli ampullere taşımıştır. Elektriğin geleneğe katılımıyla bu alanda usta yetiştirme ihtiyacını ortadan kaldırmıştır. Mahyaların iyi bir görüntü vermesi ve çevre şartlarından olumsuz etkilenmemesi için oldukça çetin uğraşlara ihtiyaç kalmamıştır. Sonuç itibariyle mahya geleneği, elektronikleşme sürecine girerek güncellenmiş ve günümüze ulaşabilmiştir.
Sağlıcakla kalın…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum