Marca Medya
Elazığ
22 Ekim, 2024, Salı
  • DOLAR
    34.06
  • EURO
    37.74
  • ALTIN
    2730.4
  • BIST
    9833.22
  • BTC
    57646.840$

MUĞLAK BİR VAKTİN ÇIĞLIĞI

20 Eylül 2024, Cuma 10:43

Yalnızlığın   özgürlüğüyle çırparken kanatlarını, gökyüzü o kadar uçsuz bucaksızdı ki başka bir varlığa yer açamayacak kadar kapladığı alanın muhafızlığını yapıyordu neredeyse varlığı.. Yalnızsanız   , yalnız sizin kelimelerinizin sedası vurur sevdanın pencerelerine…Yalnızsanız taç sizindir, tahtlar sizin, dağlar yankılanamaz cümlelerinizle bu cürettir onlar için.. Ne münasebet ki eteğini toplayarak selam veren oyunu bitmiş tiyatro oyuncusu alkışlarla terk ederken salonu tek kare bırakmaz zamanın yegane hatıralarına, giydiği rolün kıyafetini çıkarma vakti çoktan gelmiştir bir külkedisi kıvraklığıyla kurtulmak ister son dansıyla balkabağı kadar ömür biçilmiş sahte prenslerine…Hayat biraz sahtekarlık mıydı, doğrusunu gerçeğe dönüştürmeye çalışan ahmak bir toplumun ne kadarı aşabilir çağlar ardını…Yalanlar, rengarenklere bürünüp mücevherini satmaya çalışan bir sarrafın sahte ışıklarıyla hayat bulurken,  kim suçlanabilir …Çölde sürünen bir bedevi fil kervanına kavuşmak ister mi,  gönlü bir damla suya hasretken. Ne kadar yorgun gelinler bekareti kaybolmuş insanlığın çıkardığı gelinliklerin kar beyazı, hangi güvercini tutar kınası kurumamış hangi el laf edebilir yaftalanma korkusu varken… Onlara göre aykırı mı yaşıyor çocukları gezegenin, uçup duran kanatlarını kesmek için çabalamalar hapsetme isteği yalnızca toprağa…Oysa kör mü oldu gözler çocuklar yeryüzünün albatrosları.. Ne kadar garip görürken kör olma isteği , sırf batırmak için balçık bataklığa hayatları.. Ses dalgaları evreni sarıyor istemediği sesleri duymamak bir  çift kulağın en haklı isteği…Ah yürümek henüz bir yaşında karayı deniz , denizi kara görmeden yürümek.. Topuklularımızın bileklerimizi kelepçeleyemediği ayakkabılarla …Bir ben mi diye şiirler yazan şairler kitleleri bir araya getirirken yalnız mı kalıyor kalemleri…Kader midir yaşarken taşlanmak ,şair kaderi mi, ilk taşı atacak kadar günahsız olmayan bu kalabalık neden bu kadar küçülüyor her geçen gün biraz daha…Hezeyanlar, serzenişler bir delinin ağıdı mıdır tabutsuz bedenlere …Nedir bu yabancılık yunus aidiyetiyle çağrılmayışımızdan mı…Aldanışlarımız hangi aldatılmışlığın emaneti…Hangi namaza müteakip defnedeceğiz düşman korkularımızı…Nuh’un gemisi çoğalmaya and içmişken hangi bekleyiş tutar bizi iskelelerde…Hangi deniz fenerine rağmen kaybeder ki insanlığı…Hangi kitap cehaleti çoğaltmak için bir kalemi misafir eder ömür boyu…Dert devaya minnet eder mi ızdırabı en büyük silah yapmışken…Okçular terk ediyorsa tepeleri Peygambere rağmen ,itaatsizliğin özgürlüğüne mi sığınırlar cehennem nefes alırken mümin sinelerde...Dağların taşıyamayacağı emanet kalplerin emniyetindeyse, imanın bağlı olduğu pamuk iplikler alimlerin kapattığı kapıların ardında kalmalı …Kirlenmesin gözler kirlenmesin kulaklar ki bakmak haram , duymak haram, bin dört yüz yıl önce bildirilmişken onları kurtaran hangi Kuran…Mucizelere inanmak aklın sınırlarını zorlarken Sokrat gibi ebe olmalı belki de doğurtmak için köhnelikten sıyrılmaya ramak kalmış fikirleri…Yörüngesi mi değişti ayın, kıyameti yakın, bir yarısı aydınlık bir yarısı karanlık dünyanın…And içiyor her sabah bir neslin çocukları ,yemin ediyor çalışkanlığa ,saygıya, içselleştiriyor damla damla içiyor değerlerini kevserin, dünya güzelleşiyor yıldızlar kuyruklarıyla kayıyor daha fazla iz bırakmak için…Bir kadeh var ellerinde cennet hurilerin kaymış başlarından paha biçilemez olan yaşmakları, gılmanlar sırtını dönüyor kör olmamak için eliyle namahremin…Sırat düşürmek için mi bekler kılıçtan keskin yollarını günahkarın…Aziz saydığımız anaların eksiği neydi ki göbek bağının, kanı adsız kaldı bebeklerin...Meryemin gücü müydü gösterilmek istenen bir erkeğin varlığına gerek bile duyulmadan rahimde büyütülen İsaların Tanrısına mıydı gücü kuvvetin…Fırtınalar başka diyarların toprağını hangi ülkede besler, oysa bütün gaye anayurdu toprak olan gülü biraz daha yaşatabilmek  değil miydi? Ağlamak günah çıkaran bir Hristiyan’ı kaç gün tutar kilisede günah onu tavus kuşu kanadıyla davet ederken bir yerlerde hep yeniden, ayaklarının çirkinliğine rağmen….Sabaha açamıyor gözlerini güneş yerküre uyanmak için onu beklerken…ilhamın saatlerinin yelkovanına kimler hükmedebilir, geç yolcu yol senin, ne diye beklemektesin…Toplama istemez bu yolun taşlarını, sen iklimine aç şemsiyeni…İstasyonlar raylarını hangi yolda birleştirmiş, yan yana hızlıca geçerken vagonlar bir göz bir göze değmemeli …Yapay çağın  robotları tüketmezken hayatı ,dünyanın yerli insanları nerde bıraktın insanlığını…Santursa eğer bu türkünün ensturmanı yetmiş iki millet neden sağır…Kumanda masasında yiğitler mi olur kalleşler mi nerde er meydanı…Küçük akıllara büyük laflar edilmez dağ gibi yankılanmaz aksi sedanın, ne desek de çivisi çıkmış bir şehre yıkılmayana kadar anlaşılmaz esrarı kelimenin…Doğruluyor lohusa kadın  sancılı doğumlardan sonra bir tarafından akarken kan, bir tarafta ak sütü taşır damarları…Bir kuruşuna tenezzül etmemiş hazinede ömerlerin adaleti, hakkı korur terazileri…Nüktedanların anlaşılmadığı köhne zihinlerin bir protokol asabiyeti vurur yüzlerine kendi gölgesinin, kıvrak olmayan zekaların bir kasvet oturur kucağına bilmediği hamallığın…Alın teri kurumadan alıyorsa hakkını, yerlerde yuvarlanan gezegenleri el işçilerinin ,bir tohum saçılacaktır milyonlarca insanın nefesine az da olsa ağaçlardaki oksijenin…Yar diye bir ömür geçiren ince hastalığın benzi sarı goncaları, son nefesini vermeden mi açılacak yaprak yaprak ,bir gülün güzelliği şahitsiz mi kalacak…Lebbeyk diyerek tövbe etmiş koşarak Kabeye varmış bir kulu karşılar mı Rabbi bir şefkat annesi gibi, Ah eden mazlum girer mi araya tam kavuşacakken affa yüzyılın günahkarı…Hiçbir özelliği olmasa bile haset taşımıyorsa bir kalp değmez mi dostluğuna sevdanın…Bir dini insan mantığına uydurmak gibi anlamsız bir gerekçeyle mi kaldıracağız seccadeleri alnımızdan, ellerimizi duasız mı bırakacağız bu kadar görkemliyken gökyüzü ve rahmeti sağnak sağnakken kalplerimizde…Kendi figürlerini çoktan bulmuş danslarımızın müziğini bir çırağa mı bırakacağız…Diplomalarımızı bir esnafa bırakıp da fiyat mı biçeceğiz eğitimin ticaretine…Veysel gibi yollar aşıp tam kapıya gelmişken göremeden kainat peygamberini evde bekleyen anneye dönerek kısacık bir dünya ziyaretine cennet komşuluğunu kadir bilmek …Şems ve Mevlana’nın dillere düşen muhabbetini, gecelerde sabahlarla eritebilmek Etme diyerek ve  davulun denkliğine böylece kısacık bir ömür biçmek… Züleyha tüm güzelliğiyle günaha gel derken  ,Yusufun gömleğini iffetine kanıt bilmek…
Hayırlı Cumalar

Yorumlar

  • yorum avatar
    Elif Aydın
    20-09-2024 20:45

    Yüreğinize sağlık

  • yorum avatar
    Ebru
    20-09-2024 18:36

    Yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum.. Yürekten gelen kaleminize sağlık.

  • yorum avatar
    Murat
    20-09-2024 16:53

    Kelimelerle sanat icrası....

  • yorum avatar
    Mecit ASLANLI
    20-09-2024 15:42

    Kaleminize saglik

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum